19 Ocak 2020 Pazar

Batı Felsefesini Yeniden Anlamlandırma Çabası: Derrida

“Söz uçar yazı kalır” deyişinin felsefesini yapan bir düşünür olarak Jacques Derrida’dan ve onun yazı-söz karşıtlığında Batı felsefesini okumasından bahsedeceğim bu yazıda. Yazı, herhangi bir iddia yahut tez barındırmamakla birlikte Derridacı felsefeyi kendi cümlelerimle özetleme girişimidir.
Hikaye Platon’la başlar. Derrida Platon’dan beri tüm Batı felsefesinin yazıyı baskı altında tuttuğunu savunur. Ayrıca Platoncu düşünüşün temelinde olan evrensellik iddiasına da karşıdır. Derrida’ya göre Batı felsefesinde yazı, orada olmama, mesafe anlamlarına gelir ve söz, konuşma, düşünceye daha yakın olması sebebiyle asıldır. Yazı, sözün bir tekrarı olduğu için de sembolün sembolüdür ve dışlanır. Buradan hareketle Derrida, tüm bir Batı felsefesinin logosunun “Mevcudiyet Metafiziği” olduğunu savunur. Mevcudiyet, merkezde yer alan; tüm yapıyı belirleyendir. Bu logosa göre sabit bir merkeze sahip olmayan hiçbir yapı dikkate alınmaz. Söz asıldır, anlam kurucu ile arasında doğrudan bir ilişki vardır. Yazı mevcut olmamayı, mesafeyi imlemesi sebebiyle ikincildir. Dil ise bu mevcudiyet metafiziğinin üzerine kuruludur.
Derrida’nın bu yazı-söz karşıtlığı onun tüm Batı felsefesini yorumlamasında etkilidir. Bu yorumlama çabasında ona yardım edecek olan ise “yapısöküm/yapıbozum” (Deconstruction) kavramıdır. Yapısöküm; bütünle ilişkili olarak parçaları anlamak için parçalara ayırmak şeklinde tanımlanır. Metinde görünmeyen anlamları kavramak için söylemin nasıl bir çerçevede inşa edildiğini anlama çabasıdır. Derrida’ya göre “metnin dışında hiçbir şey yoktur.” Yapısökümde bir kavramı anlamak için temel olarak “differance” ele alınır. Differance, iki kavram arasındaki mesafe ya da anlamlar farkıdır. Bir kavram mutlaka başka bir kavramla mesafelendirilerek oluşturulur.
Yapısöküm bir metinde birkaç aşama ile uygulanır. Öncelikle metindeki önemli kavramlar bulunur ve temel anlam çerçeveleri oluşturulur. Sonra bu anlam çerçevesindeki hiyerarşiyi belirleme ve üstün logosu ortaya çıkarma adımı gelir. Son olarak bu logosu değiştirip başka bir açıdan doğruya ulaşım örneklenir. Örneğin, Derrida, Platon’un Phaidros diyalogunda “pharmakon” kavramını yapısökümle okumaya çalışır. Kavramın çift-değerliliğini vurgular. Pharmakon hem bir ilaç hem bir zehirdir. Bu ikisi temel anlam çerçevesi içine girer. Ancak metnin ilerleyen bölümlerinde tarihsel bağlam içinde ve diğer metinlerdeki kavramlarla mesafelendirerek kavramın kral ve baba anlamlarına gelebileceğini savunur.
Felsefede post-yapısalcılık ve post-modernizmi etkilemiş olan yapısöküm kavramının etkisi oldukça geniştir. Kavram edebiyattan, mimariye kadar yorumlama kabiliyetini etkilemiştir. Derrida’nın yapısökümle yorumlama çabası (yöntem diyemeyiz çünkü Derrida yönteme karşı çıkmaktadır.) felsefi metinleri okumakta hala geçerli bir tarzdır. Yazının baskı altına alınmasına karşı Derrida, herkesin yazar olabilme özgürlüğünü savunur. Ben de bundan hareketle yazı yazma özgürlüğümü kullanarak Derrida’yı elimden geldiğince anlatmaya çalıştım.
Kaynakça
Derrida. J. (2014). Platon’un Eczanesi. İstanbul. Pinhan Yayınları.
Aydınalp E.B. (2017) “Jacques Derrida’da Yazı ve Anlam Oyunu”. Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. Sayı:38. S.151-160.
Akdeniz E. “Derrida’da Kökensiz Düşüncenin Kökeni Olarak Differance”. Düşünme Dergisi. Sayı:1. S. 33-49.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder