"Gülünün Solduğu Akşam"
En son okuduğum kitaptı. Kitapları ilk aldığım zaman hemen
ilk sayfasına ismimi, tarihi ve bulunduğum yeri yazarım. 2014’te İzmit’te almış
olduğum bu kitabı 2 yıl sonra okumam çok büyük bir geç kalmışlık değildir
umarım. Kitabı bu kadar bekletmemin sebebi dersi diğer hocalardan farklı işle(me)yen Hukukçu
bir hocanın kitabı okuyup özet olarak yazana puan vereceğim diye zoraki olarak
aldırması üzerine kendimce kitabı cezalandırmak istememdi.
2 yıl sonra kitabı elime aldığımda daha önce yaptığım
okumalarla birlikte dönemi daha iyi bildiğim için kitabı kendimce daha iyi
anlamlandırdım. Ancak bu yazıda kitapta bahsi geçen isimlerin, yazılan
olayların siyasi ve tarihi değerlendirmelerinden kaçınacağım. Daha çok, kitap
ve yazar hakkında bilgi vereceğim.
Kitabın yazarı Erdal Öz, Hukuk Fakültesini mezunu ve Can
yayınlarının kurucusu… 1971 yılında Mamak Cezaevinde hapis yatarken aynı
cezaevinde yatmakta olan Deniz Gezmiş ile karşılaşıyor. Deniz Gezmiş Erdal Öz’ün
Che Guevera’yı anlattığı kitabını okuduğunu
ve kendi mücadelelerini de hem roman hem de belgesel tadında bir tarzla
anlatmasını istiyor.
Bir yolunu bularak Denizlerin koğuşuna giren Erdal Öz kitapta önce Deniz Gezmiş daha sonra
sırayla Yusuf Arslan, Mehmet Asal, Mustafa Yalçıner’in günlüğünü, Mete Ertekin
ve İrfan Uçar’ın ağzından mücadelelerini yazıyor.
Avukat Mükerrem Erdoğan’ın idam anını anlattığı kısım da yer
alıyor kitapta. Kitabın son kısmında ise ölümlerden hemen sonrası ve Deniz,
Yusuf ve Hüseyin’in ailelerine mektupları yer alıyor.
Erdal Öz bu anlatılardaki üslubu değiştirmeden ama akışı da
bozmayacak bir şekilde bölümleri birbirine bağlayıp bir bütünlük oluşturmayı ustalıkla
becermiş.
Kitaptaki en çarpıcı bölüm İrfan Uçar’ın abartıya kaçmadan,
mağduru oynamadan anlattığı işkence sahneleri…
Deniz Gezmiş’in idam sahnesinin tahayyülünü anlattığı kısım da oldukça etkileyici. Tüm soğukkanlılıkla idamını düşlemiş Deniz… Ancak son sözlerini
tamamlamalarına izin vermeden tabureyi çekmişler ayaklarının altından.
Denizlerin eylemselliğini eleştirebilir, yöntemini beğenmeyebilirsiniz
ama şunu mutlaka kabul etmek gerekir ki Denizler eylemlerinden yargılanıp da
mahkum olmadılar. Bir siyasi hesaplaşmanın kurbanıydı hepsi.
Erdal Öz’ün deyimiyle 3-3 bitmeliydi maç. Başka yolu yoktu.
Tam da bu noktada bir şey eklemek gerek sanırım. Bugün
demokrasi nöbetlerinde “İdam isteriz!” diye bağıran kalabalıklar idamın geri
gelmesi sonucu yeni siyasi cinayetlere sebep olacaklarının farkına varmalı.
Demokrasi ve idam birlikte savunulabilecek şeyler değildir. Demokrasi bir
kültürdür, yaşam hakkını savunan bir kültür.
Kitaba isimini veren şiir:
“Herkes ne zaman ölür
Elbet gülünün solduğu akşam”
Turgut Uyar
İpek Esen
İpek Esen
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder