Sayfada:
"Hristiyan inancı hakkında merak ettiğiniz konularda konuşmak, Tanrı sözü olan İncil'i ücretsiz edinmek, bir kilise ibadeti görmek, Hristiyan inancına mensup kişilerle çay eşliğinde sohbet etmek isterseniz; sizi bekliyoruz...
Sohbet saati: 13:00
İbadet saati: 14:00"
Bu davete icabet etmeye karar vererek hemen hazırlanıp yola çıktım. Yirmi dakikalık yürüyüş mesafesinden sonra kiliseye vardım. Doğrusu kilise çok tuhaf bir yerdeydi... Bir ev biçiminde olmasından anladığım kadarıyla kuruluşu çok eski değildi.
Zile bastım.... Kapıyı 26-27 yaşlarında bir kadın açtı. Gülümseyerek "Hoşgeldiniz." dedi. İçeriye girip kendimi tanıttım. İlk kez geldiğimi, inançlarını merak ettiğimi, daha önce bir kez vaftiz izlediğimi ama inançlarına dair pek bir bilgim olmadığını söyledim. Gelmemden çok memnun olduğunu fakat sohbet saatinin bitmesine az kaldığını, ibadetten sonra sorularımı seve seve yanıtlayabileceğini söyledi.
Beni sohbet edilen bir odaya götürdü. İçerisi de aynen bir ev biçimindeydi. Odada iki lise öğrencisi ve 30 yaşlarında bir adam vardı. Onlar da benim gibi bilgi almak, öğrenmek için gelmişlerdi. Adam inançları hakkında İncil'den de örneklerle bilgi veriyordu.
Mutfakta ve diğer odalarda da birkaç kişi vardı. Sohbet ediyorlar ve ikramlar hazırlıyorlardı. Bu arada lise öğrencisi ile adamın konuşmasını dikkatle dinlerken ilk fark ettiğim, adamın neredeyse tamamen İncil'i ezbere biliyor olmasıydı. Birkaç dakika sonra bana kapıyı açan kadın geldi. Onunla ibadete kadar olan vakitte biraz konuştuk.
"Vaftiz izledim demiştiniz değil mi?" dedi.
"Evet, fakat hiç ibadet izlemedim."
"Anladım. İncil okudunuz mu hiç?
"Hayır, okumadım."
"Ben de İncil'i on yıl kadar önce okudum ve ondan sonra Hristiyan olmaya karar verdim."
"Doğuştan Hristiyan değilsiniz yani?"
"Yok değilim, Buradaki herkes sonradan Hristiyan olmuş."
"Çok ilginç..."
Gülümseyerek "Evet biraz şaşırtıcı..." dedi.
Bu kısa soru cevaplardan sonra biraz daha birbirimizi tanımak adına konuştuk. Yanımıza kilise Pastörünün eşi geldi. "Artık ibadete geçelim" diyerek bizi üst kattaki ibadet yerine davet etti. Merdivenlerden çıkarken "Kilisenin konumu çok tuhaf, pek de hoşgörü ile karşılanacağınız bir yer değil." dedim.
"Evet, pek de iyi bakılmıyor bize." dedi.
Üst kat biraz daha aklımdaki kilise imgesine uygundu. Kiliselerdeki tahta sıralardan vardı...
Ben ve iki lise öğrencisi, biz misafirlerin ortaya oturmasının ibadeti izleyebilmek açısından daha iyi olacağını söylediler. Biz de gösterilen yere geçtik. Herkes yerini aldıktan sonra bana kapıyı açan kadın kürsüye geçti ve bir ayet okuyup hepimize "Hoş geldiniz" dedi. Ben ve iki lise öğrencisi ile birlikte 10 kişi vardı. Daha sonra herkesin ayağa kalkmasını, ilahilerin okunacağı söylendi. Kilisenin Pastörü ilahi söylemek için gitarı eline aldı. Bir yandan da ilahilere eşlik edilmesi için projeksiyondan ilahilerin sözleri yansıtıldı.Yaklaşık 40 dakika kadar Türkçe ilahiler söylendi.
Daha sonra hafif müzik eşliğinde isteyenler sesli bir şekilde dua ettiler. Dualar da bittikten sonra Rab'bin Sofrasına geçme sırası gelmişti. Fakat önce bizim için birkaç açıklama yapmak istediler. Bir beyefendi gelip Rab'bin Sofrasının ne olduğunu anlattı. Ve ayetlerle bizim bu sofradan uzak durmamız gerektiğini belirtti. Çünkü biz İsa Mesih'e iman etmeyenler bu sofradan bir şey yer, içersek ayette sayılan lanetleri üzerimize çekermişiz.
Bu açıklamadan sonra alüminyum iki kaseyi alarak sıraları dolaşmaya başladı. Bir lokma ekmek ve bir yudum şarap...
Bir beyefendi elinde kırmızı bir kese ile sıraları dolaşarak kilise için bağış topladı.
Rab'bin sofrasına şükranlarını sunduktan sonra kilise Pastörünün vaazına geçildi. İncil'de, geçen hafta hangi ayetleri okuduklarını hatırlattı ve ardından bu hafta okuyacakları ayetlere geçti. Ve ayetlere göre günümüze yönelik sorunlara değindi. Sahtelikten yakındı... Dertlerimizi İsa'nın avuçlarına bırakırsak mucizelerin gerçekleşeceğinden bahsetti.
Vaaz bittikten sonra aşağıda sohbet edilen odaya geçtik. Pastörün eşine kiliseyi neden buraya kurduklarını sordum.
"Kilise ihtiyacımız vardı. Aramızda para topladık ve bekledik. Sonra Rab bize burayı işaret etti."
"Nasıl bir işaret bu?"
"Bunu anlamanız pek mümkün değil. Rab yaşayan bir ruh gibi aslında biz onunla hep iletişimdeyiz bizim inancımıza göre..."
"Peki bu eşyaların hepsini siz aldınız değil mi?"
"Evet, inancımız gereği gelirimizin yüzde onunu kiliseye bağışlıyoruz."
"Cemaatiniz kaç kişiden oluşuyor."
"10-15 kişi. Bazen misafirlerle 20 oluyoruz. Noel etkinliklerimiz çok kalabalık oluyor."
"Yasal statünüz vakıf değil mi?"
"Evet vakıf."
Çok fazla vaktim olmadığını söyleyerek kalkıyorum. Kapıya kadar geçirirken İncil isteyip istemediğimi soruyor. Ben evet cevabını verdikten sonra İncil'le birlikte İsa'nın hayatını anlatan 3 cd getiriyor. "İncil'i okuyup ve cdleri izledikten sonra soru sormak için tekrar gelebilir miyim?" diyorum. Gülümseyerek "Elbette, bekleriz." diyor.
Çıkıyorum kiliseden... Doğrusu aklımda cevaplanmayı bekleyen sorularla birlikte bir sonraki pazarı bekliyorum...
ipekesen7@gmail.com
